İnsan insanı yarasından tanır. Bu bana ait bir cümle genelde hayatıma çektiğim insanlardan ya da ilgimi çeken insanlardan payıma düşen. Kendi yaranın şifalanması için uğraşırken yaydığın frekanslardan gelen yardım çağrısı belki de. Bazıları çekilse de en derin yarasını kazmak zor geldiğinden daha çok uzaklaşır bazıları da kanayan yaralarımızı beraber sarmamız için daha çok yakınlaşır. Tercih, özgür irade ne demek istiyorsan onu söyle. Gelene eşlikçi olabilirim sadece. Ne onun yaralarını onun yerine sarabilirim ne de kanatabilirim. İlk önce olanın farkında olmaya davet edebilirim sadece sonra yine kişiye kalmış.
Kendine şifa Olmalı insan ilk önce…
O yüzden de tanımalı kendinin tüm yönlerini.
Carl Gustav Jung’ın “Dışa Bakan Rüya Görür, İçe Bakan Uyanır” kitabında karşılaştığım persona, gölge, anima ve animus kavramları beni çok düşündürdü. Ne kadar güzel anlatmıştı aslında olan biteni yıllar öncesinden bu yana… Persona için dış dünyayla uzlaşma çabası üzerine taktığı maskedir ve eklemiş aslında Ne OLmadığımızdır. Gölge, bastırılanlar kişisel bilinçdışına itildiğinde gölgemiz çıkar ve içimizde engellenenleri yapmak isteyen, olamadığımız her şeydir. Yani ne topluma ne de ürettiğimiz personaya uymayan duygular ve isteklerimizdir. Bastırdığımız bu içimizde olan kişiliklerimizi sadece bastırmakla kalmayıp birde yansıtırız diyor Jung.
Peki içimizde derin yaralara sebep olmuş bastırılmış duygular, hisler ya da ebeveynlerimizden, çevremizden aldığımız yaralar, tepkiler hem personamızı hem de gölgemizi besleyip bizi kendimizden gerçek olduğumuz öz ben den uzaklaştırmışsa ne yapmalıyız.
Dışarıda, işte, arkadaş çevrende takındığın sen gerçekten sen misin? Renkler ile coşup, etrafta dans eden, hoşuna gitmediğinde giden, sessiz olmak istediğinde susan sen misin? Aldığın diploma ya da unvan ile kendini rollere sokan mısın? Kimsin sen personanda neler var bakabilir misin?
Peki ya gölge tarafların içten içe kabul etsen de dışarıda yapamadıkların ve yapamadıkların, söyleyemediklerinden dolayı dışarı çıkan öfke misin? Bastırılmış, ayıplanmış, gizlenmiş, merak ettiğin cinsel eğilimler mi senin gölge tarafların? Kıskandığın ya da gıcık kaptıkların aslında belki de kendi içinde bastırdıklarından dolayı dışarıya yansıttığın yardım çığlığındır. O hırçınlığın ya da hırsın.
Persona çocukluktan beri şekillenmeye başlar yanında getirdiğin potansiyelinle birlikte yoğurulur doğduğun evde, çevrede ve daha karşılaşacağın nice insanlarda ve olaylarda.
Tüm bu maskelerden içimdeki yaralardan biriktirilmiş, bastırılmış her şeyden sıyrılmak için adım atmaya cesaret etmeye ne dersin… Kendini tanımaya, öğrenmeye… Belki bir eşlikçi ile belki de bu yolda yalnız… Seçim insanın kendinindir. Doğaya bakıp da şekil alabilirsin ya da destekte alabilirsin. Önemli olan istemek ve bu yolda gönüllü ve sabırlı olmak.
Mars gününde adım atıp kendin için dışarıda takındığın maskelerin için bir liste yapmaya ne dersin? Daha sonra üstünde uzunca düşünmeye…
Kendi potansiyelinin farkına varman, yaralarını sarman için ihtiyacın olan tek şey KENDİNİ TANIMAN… Kendini tanıman için Doğum Haritandaki potansiyelini öğrenmen, gölge taraflarını keşfetmen için ilk adım...
Dışarıdan nasıl algılandığın, taktığın maske peki o maskenin altında asıl hissettiklerin bunların hepsinin dengelenmesi için yaptıkların, yapacakların, keşfettiklerin peki ya keşfedeceklerin... YOL senin YOLun... Uzun ya da kısa düz ya da engebeli sen YOLda olduğun sürece o yol kendini inşa etmeye devam edecek.
Peki kendini tanımaya, gölge yanlarını keşfetmeye nerden başlamak istersin?
(Fotoğraftaki gül gibi bir bahçede uyandım rüyamda o zaman Bütüne Katkısı OLsun. Şifamız Kendimizin ve Bütünün Hayrına OLsun ve öylede OLDU çok şükür.)
Comentários