Platon “Bilmek anımsamaktır.” demiş bunu ilk hocamdan duyduğumda Akrep doğam heyecanlandı. Evrenin sırrına vakıf olabilmek nasılda derin nasılda merak uyandırıcıydı. Platon M.Ö. 427-347 yılları arasında yaşamış ve düşünce tarihinde bu denli derin bilgiler ona ışık olmuş ve oda bizlere anlayabileceğimiz kadarını sembolizm aracılığı ile miras bırakmış.
“Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır.” demiş ve bedenin ruhun mezarı olduğunu da ayrıca eklemiş.
Düşünen, kendini bilen kişilerin ne kadarda uzun yolu var bu hayatta. Dünyaya geldiğimizden itibaren başlayan ve hayatımız boyunca bizi bir şeyler yapmaya yönelten olaylar, insanlar ve hayatlar. Peki bunlar herkes için ayrı olan bu yollarda gerçekten insan olabilmenin sırrına vakıf olabiliyor muyuz?
Bilmek için anımsamak ama neyi? Neyi bilmek peki? Üzerine düşündüğümüz zaman en kolay sorular bile yol gösterebilir.
Ruh ve beden iki ayrı varlıktır. Birbiri içine geçmiş ve yaşam doğum ölüm döngüsünde sonsuzluğun sonsuzluğu…
Ruh hatıralarımızdan beslenir. Hatıralarımız yaşadığımız zamanda niyetli eylemlerimiz yani karmamız doğrultusunda bizlere yön verir. Aslında ektiklerimizi biçtiğimiz, elma ekip karpuz toplamadığımız bir hayat yaşıyoruz. O yüzden neden bu hayat? Neden hep beni buluyor bu insanlar? Başıma neden böyle şeyler geliyor? Sorularımızın cevabı da burada saklıdır.
Bilmek anımsamaktır. Peki insan kelimesinin kökü nisyan kökünden yani, nisyan unutmak demekken insan nasıl bilecek tüm bu önceden yaşananları?
Bunun için unutmanın yanında hatırlamanın da sırrını vermişler aslında. Dünyanın dualiteden meydana gelmesi ve zıtlıklardan var olabildiği gerçeği. Unutmak için geldiğin dünyada hatırlamayı seçmek. Hatırlamak için de geldiğini hatırlayabilmenin marifeti.
Hatırlamak için bilmek gerekir. Unutmak ve hatırlamak, ölüm ve doğum gibi sonsuz bir döngüde. Ruh ve beden birbiri içine geçmiş bilgi deposu. Ruhun beslendiği hatıralar yani karmalarımız çakralarımızda saklanır ve çakralardan bedenimize yansımalarını görürüz.
Bu kadar kadim bilginin çakralar üzerinde durmasının ve her bilginin insan bedenine kayıtlı karmaların DNA’larımız üzerinden yansıması ve DNA’larımızda saklı bu hazinenin halen bilim tarafından araştırılması bu yüzdendir. Bilim DNA’larımızı araştırırken buldukları her şey kadim bilgilerde duvarlara, derilere resim edilmiş halde keşfedilmekte. Bilgi her zaman her yerde olan bir şeydir ve bu bilgiler ruhun önderliğinde bilinmektedir. Ruhun var oluş bilgeliğini araştıran ya da kendini bilme yolunda ilerleyen herkes bu bilgilere erişmekte ve anlamlandırmaya çalışmaktadır.
İnsan ruh ve bedene sahip bilgi taşıyıcısıdır. Işığın sahibi insandır. Bilgi ışıktır. Bilginin sahibi insandır.
Unutmayı değil hatırlamayı seçen insandır.
Comments